iş yapar

Ulusal iş sağlığı ve güvenliği konseyi ne zaman toplanır

  1. Dün

    1.1. “Amaç: Ulusal Düzeyde İş Sağlığı ve Güvenliği İdaresi, Çalışma Ortamı Temmuz Ağustos 1994 Sayı: 15”

    1.2.Çalışma Hayatı ve Güvenliği Ulusal Genel Kurulu

    Okuma: Ulusal iş sağlığı ve güvenliği konseyi ne zaman toplanır

    1.3. 8.İşgücü piyasası için beş yıllık kalkınma planı Çalışma hayatı ihtisas komisyonu İş sağlığı ve güvenliği çalışma grubu alt komisyonu Rapor

    1.4. İş sağlığı ve güvenliğinde kurumsallaşma herkesin hayalidir

  2. BUGÜN

2.1. Giriş

2.2. Amaç

2.3. Yükümlülükler

2.4. Kompozisyon

2.5. Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi Politikası

2.6. Eserleri

2.7. Ulusal Eylem Planı

2.7.1 Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Politikası (2006-2008)

2.7.2 Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Politikası (2009-2013)

2.8. Geleceğe Açılım

2.8.1.Sürecin idari ve mali açıdan özerk bir iş sağlığı ve güvenliği kurumu tarafından kontrolü

Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Kurumunun Önerisi – (06/ 19/2020) 2007)

2.8.2. Bakanlığın hazırladığı işçi koruma kanun taslağını madde madde inceleyip içinde kanun çıkartın

Bakanlığın talep ettiği iş koruma kanun taslağı hakkındaki görüşümüz (08.02.2008)

Türkiye’de işgücü koruma uygulamalarının amacı : İş Sağlığı ve Güvenliği Kurumu

İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın Nihai Taslağı (10/10/2008)

YARIN

  • Giriş
  • Amaç
  • Görevler
  • Bileşim
  • ul>

    • Yapılan İş
    • Ulusal Eylem Planı
    • “Hedef : Ulusal Düzeyde İş Güvenliği ve Sağlık İdaresi, Çalışma Ortamı Temmuz Ağustos 1994 Sayı: 15”
    • Tarihçe
    • 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı İş Piyasası İhtisas Komisyonu Çalışma Hayatı İş Sağlığı ve Güvenliği Alt Komisyonu
    • İş Sağlığı ve Güvenliğinde Herkesin Hayali Kurumsallaşma
    • 8. Beş yıllık K kalkınma planı İş piyasası İhtisas Komitesi Çalışma Hayatı Alt Komitesi İş sağlığı ve güvenliği çalışma grubunun raporu
    • Geleceğe bakış
    • Mali açıdan bağımsız bir iş sağlığı ve güvenliği kurumu tarafından sürecin idaresi ve yönetimi
    • Ulusal bir iş sağlığı ve güvenliği kurumu önerisi – (19.06.2007) )
    • Bakanlık İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası tarafından geliştirilen çalışmaların nokta nokta incelenmesi ve bu çerçevede bir yasanın nihai olarak kabul edilmesi
    • İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası (08.02.2008) taslağı hakkında Bakanlık tarafından talep edilen görüşümüz

    Dün

    Geçmiş deneyimlerin değerlendirilmesi, kaybedilen zamanın farkına varılmasını ve belirli bir seviyenin üzerinde yeni atılımların başlamasını sağlar.

    “Amaç: Ulusal düzeyde iş sağlığı ve güvenliği komitesi, çalışma çevre Temmuz Ağustos 1994 Sayı: 15”

    Geçmiş deneyimleri, kaybedilen zamanı değerlendirmek n’nin tanınmasını ve belirli bir düzeyde yeni atılımların başlamasını sağlar.

    Cumhuriyet dönemine ve hatta öncesine bakarsak İş Sağlığı ve Güvenliği (İşS-İşG) alanında bilmediğimiz ya da tarihe gömdüğümüz sayısız tecrübeler olduğunu görüyoruz. değerlendirmeden.

    Bu deneyimlerden biri. Ulusal Düzeydeki İş Sağlığı ve Güvenliği İdaresi’dir (UD İşS-İşGK). Birçok önemli adamın günleri ve umutları bağlı; Bu çalışmanın sonunda 2 önemli belge ortaya koyduğu unutulmamalıdır.

    Devlet Planlama Teşkilatı’nın gündemine alınan ve 1965 yılında uygulama planına alınan böyle bir organın kurulması fikri, 3. ve 4. BYKP dönemlerinde gerekli ilgiyi görmemiş, ancak planlara dahil edildiği tartışıldı.

    İlk toplantısını 7 Temmuz 1978’de dönemin Çalışma Bakanı’nın daveti üzerine yapan Kurul, yıllarını bu alanda geçirmiş kişiler, kamu ve sosyal kuruluşların temsilcilerinden oluşuyordu. . Dönemin doğası ve etkinliği yürüten İş Sağlığı Genel Müdürü nedeniyle, ilerici ve günlük kaygılardan uzak bir etkinlik oldu.

    Bu özellik İş Sağlığı Genel Müdürü Ergin Atasü’nün açılış konuşmasında da kendini gösterdi: “Çalışma Bakanlığı olarak bu toplantıya belirli bir gündemle gelmedik. Bunun nedeni, ilk kez bir araya gelen böyle bir heyete, öncü müdahaleci bir tavırla değil, tüm kesimlerin görüşlerini ve konuya yaklaşımlarını belirleyecek bir tavırla yaklaşmak istememizdir. H&S ile ilgili kendi görüşlerini ifade eden konuşmalarla çalışma yöntemini ve politikasını göstermelerine yardımcı olmalarını istiyoruz. Kurulun çalışması gereken yön de bundan sonra saygın konuşmacıların yaklaşımlarıyla ortaya çıkacak bir yöntem olacaktır.”

    İlk iki konuşmayı ÇB İSGÜM Müdürü Doç. İsmail Topuzoğlu ve TTB Başkanı Dr. Erdal Atabek ve Ümit Alptekin (DİSK) – Prof. Dr. Üstün Korugan (TTB), Kim. Y Müh Murat Gümüşçüoğlu (TMMOB), Gülay Kozacıoğlu (Sağlık ve Refah Bakanlığı), Dr.A.Gürhan Fişek (Çalışma Bakanlığı), Şimşek Kaplangı-Yıldırım Özel’den (Sümerbank) oluşan alt komite çalışmaların çerçevesini oluşturdu. Topuzoğlu, sekretarya ve icra kurulundan oluşan bir genel kurul oluşturulmasını ve yasa gereği kurulun çalışmalarının belirlenmesine yönelik bir kararname çıkarılmasını önerdi.

    Erdal Atabek, sigortalı işçilerle birlikte taşra ve şehir işçilerinin de iş hekimliği kapsamına alınması gerektiğini belirtirken; kurulun yasal yanıyla kitlelerin taleplerine cevap verebilmesi gerektiğini vurguladı. İşyerinde oluşan bir sağlık kavramının dışında, işçinin ailesinin sağlığı ve yaşamından kaynaklanan sağlık sorunlarından soyutlanmadan, konunun bir bütün olarak ele alınmasını önerir. Sağlık ve güvenlik politikasının belirlenmesi ve kurulun bir danışma organı olarak değerlendirilmemesi için yasal olanaklar sağlanması; Organizasyon ve koordinasyonun sağlanması gerektiğini, kurulun çalışmalarının sürekli olması gerektiğini vurguladı.

    Tartışmaların hemen başında ülkedeki İşS-İŞG sorunlarının başında örgütlenme ve kurumsallaşma sorununu koyarak ilk büyük adım atıldı. Bu, Yönetim Kurulu’na çok zaman kazandırdı ve eğer mümkünse, uygulamada doğrudan müdahale olasılığını ortaya çıkardı.

    Kurulun daha sık toplanma imkanı olmadığından, bir alt komisyonun çalışmaları geliştireceği ve teklifleri olgunlaştıracağı varsayılmıştır. Bu amaçla oluşturulan alt komite, birçok toplantıda ulusal düzeyde örgütlenen komiteler arasındaki ilişkileri ve ilkeleri belirlemiştir. İlkeler aşağıda belirtilmiştir. Organlar arasındaki ilişkiler zincirleme bir organizasyon şeklinde görüldü. Grafik I’de görüldüğü gibi, bu alanda işyerine dayalı bir organizasyon ve çalışanlar tarafından kontrol edilen bir kurumsallaşma aranmıştır.

    O zamanlar yaygın olmayan bu fikir, günümüzde pek çok sosyal kuruluş tarafından savunulmaktadır. Belli bir alanda çalışanların sorunları ile bu alanın sorunlarının çözümünün ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğu “katılım” kavramının en somut ifadesidir. Sağlık ve güvenlik sorunları çalışanları dışlayarak çözülemez. İş güvenliği kurulları da bu alandaki çalışanların temsil edildiği ve sorunlara birlikte çözüm bulmaya çalıştıkları platformlardır.

    (GRAFİK 1)İşS-İşGK’nın farklı seviyelerde bir model etrafında kurulması(2)

    p >

    Ulusal İşgücü Koruma Kurulu | Fişek Çalışan Çocuklar Enstitüsü Vakfı

    Toplantının en büyük eksikliği Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) ve Türk-iş’in olmamasıydı. Öte yandan DİSK, Türk Tabipleri Birliği, TMMOB, Türkiye Barolar Birliği kuruluşunda aktif olarak yer aldı.

    Bu toplantılarda aşağıdaki politika kararları alınmıştır:

    1. Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Komitesi mali ve idari olarak özerk olmalıdır. Bu amaçla İş Kanunu’nun değiştirilmekte olan 76. maddesinin yeniden düzenlenmesi önerilmektedir. Bu değişiklikle;

      a. Mali ve idari olarak bağımsız olduğu vurgulanır,

      b. Mali kaynaklar sağlanmaktadır.

    2. İş-İşGK ulusal düzeyde kendi bilgi kaynaklarına sahip olmalıdır; Kararları ve ilkeleri en küçük birimlere kadar iletilmelidir. Bu amaçla İŞS-İŞGK, bölge, işyeri ve il düzeyinde Ulusal Kurul’a bağlıdır. Genel Kurul’da farklı bölge, bölüm ve alt birimlerden üyelerin bulunmasına özen gösterilmelidir.

      a. TBB, TTB, farklı bölgelerden üniversite temsilcileri,

      b. İşverenler, farklı iş alanlarından çalışan temsilcileri,

      c. TMMOB’un farklı odalarının temsilcileri geliyor,

      d. Ayrıca ilgili bakanlıkların temsilcilerinin gelişi. Çalışma Bakanlığı, İşyeri Hekimliği Genel Müdürlüğü, Sosyal Güvenlik Bakanlığı, SSK Genel Müdürlüğü, SSYB Sağlık Genel Müdürlüğü’nden birer temsilci,

      e. TÜBİTAK, MPM ve DPT gibi araştırma kurumlarının temsilcilerinin de hazır bulunduğu belirtilmelidir. /p>

    3. Bakanlıklar arası koordinasyon, inceleme, araştırma, eğitim, yayın ve benzeri tanıtım faaliyetlerini yürütmeye çalışmalı ve bu konuda alınan kararları uygulanmak üzere ilgili kurumlara iletmelidir. .

    4. İş, Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenmelidir. Kanunda değişiklik yapılıncaya kadar işler.”

    İş Kanunu’nun 76. Maddesi (mevcut şekil): Çalışma Bakanlığı tarafından gerekli görülen iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili çalışmaları yürütmek üzere bir “İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu” oluşturulacaktır.Bu organların kurulacağı işyerleri, bunların şekli, çalışma şekli, görev ve yetkileri Çalışma Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

    İş Kanunu’nun 76. Maddesi (Alt Komite tarafından önerilen format:

    İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili ulusal, bölgesel, il ve şirket düzeyinde yapılan çalışmalarda; Çalışma Bakanlığı “Mali ve idari olarak özerk”, ortak planlama, değer ücretin binde biri oranında ödenecek ikramiyeler, Bakanlık tarafından idare edilen bir “İş Sağlığı ve Güvenliği Fonu” oluşturulmuştur. Çalışma Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Sağlık ve Sosyal Refah Bakanlığı tarafından yürütülecek çalışmalar, Çalışma Bakanlığı tarafından çıkarılacak bir Bakanlık Genelgesi ile yürütülecektir.

    Yönetmeliğin 76. Maddesi İş Kanunu (Kurul tarafından önerilen format):

    Çalışma Bakanlığı, çalışma koşulları Sağlık ve Güvenlik ile ilgili çalışmalar yapmak için mali ve idari olarak özerk “İş Sağlığı ve Güvenliği”ne sahiptir. ulusal, bölgesel ve şirket düzeyinde rity.” kurumların nasıl kurulacağı, gelir kaynakları, eğitim, çalışma biçimleri, görevler ve yetkiler. Çalışma Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Sağlık ve Refah Bakanlığı tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenecektir. Bu yönetmeliğin yürürlüğe girmesine kadar çalışmalar, Çalışma Bakanlığı tarafından yayınlanan bir bakanlık genelgesi ile yürütülecektir.

    Burada vurgulanan önemli noktaları ele alalım.

    1. Ulusal, bölgesel ve şirket komiteleri oluşturulmalıdır. Aralarındaki ilişkiler ve seçilme biçimleri çok önemlidir. UD İşS-İşGK bunu sıfırdan oluşturma sürecinde. tanıtıcı, eğitici, yol gösterici vb. Önemli bir işlevi olacaktır.

    2. Bu organlar mali ve idari olarak bağımsız olmalıdır. Kurul, Kamu denetiminden bağımsız kendi kendini yöneten yapı. Bu düşüncenin sadece bu dönem için geçerli olmadığı her geçen gün daha iyi anlaşılıyordu. Bu organın 1979’daki son toplantısından sonra. Çalışma Bakanlığı tarafından toplantıya tekrar davet edilmemesi ve önerilen ‘yönetmelik’ dışında tutulmaması, bu ‘direniş noktasının’ önemini vurgulamaktadır.

    3. Gelir kaynakları vb: Kurumsallaşma iddiasında olan bir kuruluşun çalışmalarını yürütebilmesi ve geliştirebilmesi için ön koşul gelir kaynaklarıdır. . İşS-İŞG gibi yakıcı bir konuda, kendi takdirine bağlı olarak kullanılabilecek ve kamu kesiminin etkisinin en aza indirildiği bir sistem vazgeçilmezdir.

      Ancak şuna dikkat edilmelidir: Alt komite ile UD İşS-İşGK tarafından hazırlanan değişiklik önerisi arasındaki temel fark, gelir kaynağıdır. Teklifin nihai şekli, sorunun bocaladığının ilk işaretidir.

    4. Çalışma usulleri, görevleri ve yetkileri3 Bakanlık tarafından belirlenir. Bu sağlanana kadar bir bakanlığın genelgesi ile çalışmalar yürütülecek. Yönetim Kurulu’nun pragmatik ve kısa vadeli bir çözüm olarak gördüğü bu yol da uygulanmadı. Tüm adımları özenle hesaplayan kurul, burada kamu kurumlarından yardım bekleyerek hata mı yaptı? Evet. Bugün yaşanan deneyimler ışığında, kısa bir bekleyişten sonra, toplumun büyük bir bölümünü ve çalışma konseylerinde halkın büyük bir bölümünü temsil eden sivil toplum örgütlerinin bu işi devletten bağımsız olarak devralmaları ve bu işi devletten bağımsız olarak üstlenmeleri gerekmiştir. kendi inisiyatifleri. Böyle bir girişim aynı zamanda sosyal organizasyonların kendilerini özlediğimiz ve doğrudan hayata müdahale ettiğimiz üretken yapılara dönüştürmelerine de olanak sağlayacaktır. Ancak kısa bir süre sonra gelen 12 Eylül hükümeti, toplum kuruluşlarının bu hatayı düzeltmesi için ortamı uygunsuz hale getirdi.

      Bugün, gelişme döneminde, bu analize ve UD İşS-İşG Yönetim Kurulu’nun oluşumuna hakim olan ilkeler halen geçerlidir. WorkS-Business’ın sorunlarının çözümü ise bu alanda çalışanları birimlerde bir araya getiren ve takım oyununu güçlendiren bir yapılanmada yatıyor.

    Hadi kuyuya bir taş atalım.

    Çalışma Hayatı ve Güvenliği Ulusal Genel Kurulu

    Dr. Ergin Atasü, Magazin für Arbeitswelt’in 2. sayısında (Mayıs-Haziran 1992) yayımlandı. Bu röportajı, Working Environment dergisi Collections’a çevrimiçi erişerek okuyabilirsiniz. Aşağıda, bu röportajdaki yorum ve önerilerinin bir özeti yer almaktadır:

    Mr. Atasü, iş sağlığı ve güvenliği alanında özel bir konuma sahiptir: Sayın Atasü, 1978-1979 yılları arasında Çalışma Bakanlığı İş Sağlığı Genel Müdürü olarak çok parlak ve ilerici bir dönem geçirdi. Biz de dahil olmak üzere birçok uzmanın kendilerini bu alana adadığı ve kalıcı hale geldiği için. Atasu buna katkıda bulundu. 1980’den sonra (veya Atasü) 1992’de tekrar şubeye devredilen bu genel müdürlüğün yeniden canlandırılması için girişimlerde bulunuldu. Bayım. Moğultay iş teklif etti, Mr.Atasü’nün kabul için tek başvurusu bu daire başkanını tekrar “Genel Müdürlük” seviyesine çıkarmaktı; “Genel Müdür” olarak hayata geçireceği projelere hazırdı (Maalesef bu arzusu ancak 2000 yılında gerçekleşti. Atasü bu durumda görevi kabul etmedi). Çalışma Ortamı #2’de bizimle paylaştığı bu projelerdi.

    Sn. Dr. Ergin Atasü, iş sağlığı ve güvenliğinin önemini “modernite” kriteriyle değerlendirdi. Bu görüşünü röportajında ​​şu cümlelerle ifade etmiştir: “İnsan değerinin bilindiği ve işe saygı duyulduğu toplumlarda, iş sağlığı ve güvenliği her şeyden önce kurumsallaşmış ve her şeyden önce bir kültür meselesidir. (…) Batı’da emperyalizm olgusunu gözlemlesek de bilgi ve becerinin sermayenin temelini oluşturduğunu görüyoruz. Ayrıca imalat şirketleri gelirlerinin bir kısmını faaliyet gösterdikleri alanda yeni buluşlar ve atılımlar için araştırma hizmetlerine harcarlar. Böyle bir yaklaşım, nihayetinde bilgi ve yeteneğe saygıyı içerir. Bu, altın tavuğa duyulan ilgiyle eşdeğerdir; ama sonuç olarak üreticiye saygıyı kurumsallaştırmak çok önemli. Üreticiye saygının başladığı noktada iş sağlığı ve güvenliğinin devreye girdiğini görüyoruz. (…) Ülkemizde üretim alanında uluslararası boyutlara ulaşan ve hatta bir dereceye kadar onları aşan başarılar gözlemliyoruz. Bunun en büyük nedeni ülkemizde sermayenin belirli bir bilgi ve çalışmanın ürünü olmaktan çok, temel ilke ve politikalar sonucunda birikmiş olmasıdır. (…) Ülkemizde bu konuda işverenlerin eğitimi, çalışanların eğitimi kadar, hatta ondan daha önemlidir.”

    Atasü, Türkiye genelinde yaşananları madde madde sıraladı. ve özellikle çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığında. Tüm bunları yapacak kurumsal altyapının Çalışma Bakanı’na bağlı dört bağımsız kuruluştan oluşması gerektiğine inanıyor (bkz. ŞEMA). Bu;

    1. Çalışma Hayatı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü,

    2. Çalışma Hayatı ve Güvenliği Ulusal Genel Kurulu

    3. Ulusal Çalışma Hayatı Konseyi

    4. Ulusal İş Sağlığı Konseyi.

    “işçilerin ve örgütlerinin söz sahibi olduğu” ve “ şeffaflık ve katılım ilkeleri Böyle bir yapının “egemen” olmasıyla sorunların üstesinden gelebileceğini öngördü.

    Ulusal İşgücü Koruma Kurulu | Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Vakfı ŞEMA

    Kurumsallaşma ülkemizde her zaman iş sağlığı ve güvenliği alanında merkezi konu olmuştur. I. Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği İdaresi, Sayın Atasü başkanlığında 1978 yılında toplanmıştır. Bugün 2005 yılında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bünyesinde kurulan bir kurul bu işlevi yerine getirmeye çalışmaktadır. Bu alandaki gelişmeleri ilgili belgelerle birlikte gerek çalışma dünyası arşivinde gerekse vakfımızın 168 KB internet sitesinde bulabilirsiniz)

    İş güvenliğinde kurumsallaşma herkesin hayalidir (Çalışma Ortamı, Sayı Ocak/Şubat 2000: 48)

    8. Beş yıllık kalkınma planının hazırlanması için oluşturulan ihtisas komisyonlarını destekleyen çalışma gruplarından biri de “İş Sağlığı ve Güvenliği” olarak adlandırılmaktadır.

    Bu çalışma grubu, aynı alanda çalışan ve birçok kez buluşup fikir üreten “eski” insanları “yeni” katılımcılarla bir araya getirdi. Her biri sırayla konuya bakış açısını ve beklentilerini ortaya koyarken; “Önümüzdeki dönemin ana unsurunun” ne olduğu konusundaki cevapları ile bunun arasındaki benzerlikler de oldukça dikkat çekicidir.

    İş güvenliği ve sağlığının korunması alanında çalışanlar yıllardır yalnızlık ve görevlerini anlama eksikliğinden muzdariptir. Çabalarında, çok boyutlu bir sorunu tek boyutlu müdahalelerle çözmeye çalışmanın çaresizliğini görürler. Bu yetmezmiş gibi, sık sık değişen hükümetlerin keyfi uygulamalarına tabidirler.

    Aynı hayali paylaşan insanlarla bir araya gelmek bir dayanışma ve güç birliği yaratacak; Henüz atılmayan adımların gerçekleştirilebileceğini düşünüyorlar.

    İş sağlığı ve güvenliği ülkemizde 80 yıldır ihmal edilen bir konudur. Türkiye’nin “modernleşme” rüyasında kanun ve yönetmeliklerde yer buldu; ama hayatın bir parçası olamazdı. Ülkemiz ekonomik olarak geliştikçe ve bilim ve teknoloji basamaklarını tırmandıkça bu olgu daha da belirgin hale gelmektedir.

    Birçok göstergeye bakarsak şu sonuca varırız. Türkiye, ekonomik kalkınması için “yeterli” olmayan bir “iş güvenliği” düzeyine sahiptir.

    İş sağlığı ve güvenliğindeki bu “uyumsuzluk” artık eskisi gibi hafife alınmamalıdır. Çünkü dünyamız, kuruşların ekonomik maliyetlerle, insan haklarının ise sosyal maliyetlerle titizlikle ölçüldüğü bir çağda yaşıyor. Bu dünyanın ve pazarının bir parçası olmaya çalışıyoruz.

    O zamanlar iş sağlığı ve güvenliği konusundaki “düşük ve yetersiz” seviyemiz, “Kol kırıldı, kol içeride” sözünde olduğu gibi göz ardı edilemez. Eşitsiz rekabet koşulları söylemiyle yedi düveye karşı “haksız bir savaş” mı yürütüyoruz?! 8. BYKP özel bilirkişi komisyonuna sunulan raporu iş güvenliği konusundaki eksikliklerimizi gidermek için yeni bir fırsat olarak değerlendirebiliriz. İşçi, memur ve işveren dernekleri, ilgili kamu kurumları, meslek odaları, üniversiteler ve gönüllü kuruluş temsilcileri bu konuda kapsamlı bir çalışma ile bir rapor hazırlamıştır. Oybirliği ile “Çevre, İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsü” kurma hedefini belirlediler.

    Bu, göz ardı edilmemesi gereken önemli bir mesajdır. Araba devrilmeden önden gidenleri dinlemezseniz, geçmişte yaşamanızı önereceklerdir.

    Bahsettiğimiz çalışma grubu raporunda kurumsallaşma durum-sorun-çözüm üçgenine de yansıyor (bkz. Kutu #1)

    Kısa sürede geçişi hazırlayacak bir organ vadeli ve uzun vadede özerk bir kurum düşer. Bu rüya şu şekilde açıklanmaktadır: “Milli Çevre, İş Sağlığı ve Güvenliği Kurumu: İdari ve e-posta özerk işçi-işveren ve memur sendikaları, ilgili kamu kurumları, meslek odaları, Üniversiteler ve ilgili gönüllü kuruluşlardan oluşan ve etkilenmeyen bir Genel Kurul. kamuya karşı hesap veren, üst ve orta düzeyde işçi, işveren, hükümet ve meslek odası temsilcilerinin katıldığı yönetim kurulları tarafından demokratik ve katılımcı yöntemlerle yönetilen bir KURUMdur. Niteliklerine göre, bu konuda ağırlıklı olarak idari ve işlevsel derlenebilir:

    -Denetim organizasyonu (iş müfettişleri)

    -Destek, teftiş araştırma hizmeti (İSGÜM ve bölge laboratuvarları)

    p>

    -Meslek hastalıkları hastaneleri ve klinikleri

    -İş sağlığı ve güvenliği komiteleri

    -İş sağlığı ve işyeri birimleri

    p>

    -Uzman kurulları kurulacak

    -Yakın ve Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü (YODÇEM)

    Ayrıca bakınız: İçişleri Bakanlığından valiliklere &39Dinamik Denetim Süreci&39 genelgesi

    Toplanan kurumun geliri elde edilecek cezadır SSK şubelerinin iş kazası ve meslek hastalığı sigortası gelir fazlalarından ve kısmen de şirket ziyareti sonucu sağlık sigortası fonlarından, destek hizmeti veren tüm kuruluşların cari nakit girişlerinden ve genel bütçeden”

    Bu alanda özerk bir kurum hayali yeni değil, 1978 ve 1992’de yeniden canlandı. Aklıma hemen sözler geldi:

    Bırak bu son olsun, bu son.”

    KUTU NO. 1 Kurumsallaşma

    STATUS

    Çalışma hayatının artan sorunları artık tek kaynaktan ve tek irade ile çözülemez. İşgücü koruma sorunlarının devlet çalışanları (ve memurlar) – işveren örgütleri, üniversiteler, meslek odaları ve gönüllü kuruluşların katkılarıyla çözülmesi gerekse de ülkemizde bu konuda herhangi bir girişim ve eğitim bulunmamaktadır. Bu yoksunluk aynı zamanda kurumlar arası işbirliği ve eylem ittifakları kurmayı da imkansız kılıyor.

    PROBLEM

    İş sağlığı ve güvenliğinden sorumlu kurumlar arasında işbirliği ve eylem yapılamamaktadır.

    ÖNERİ

    Siyasi otoriteden etkilenmeyen, idari ve mali açıdan özerk bir genel seçim, işçi-yetkili-işveren sendikaları, kamu kurumları, üniversiteler, meslek odaları ve ilgili gönüllü kuruluşlar tarafından düzenlenecektir. kuruluşlar Tarafların yönetiminde demokratik ve katılımcı yöntemlerle temsil edilen, Yönetim Kurulu’na karşı sorumlu, “ulusal düzeyde bir çevre, iş sağlığı ve güvenliği kurumu” oluşturulmalıdır.

    ‘ Fişek A.G.: Journal of Ulusal Düzeyde İş Sağlığı ve Güvenliği, Sayı: 15 Temmuz-Ağustos 1994 s. 10-14

    “TC Sağlık Bakanlığı: Çalışma Grupları Raporları (1. Ulusal Sağlık Kongresi, 23-27 Mart 1992, Ankara) s. 103-105.

    BUGÜN

    GİRİŞ

    25 Şubat Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2005 yılı onayı ile kurulmuş ve ilk oturumunu 2013 yılında yapmıştır. 6 Mayıs 2005. Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Vakfı hem hazırlık çalışmalarına katılmış hem de Bakanlık tarafından üç yıl süreyle STK temsilcisi olarak seçilmiş ve 2005-2008 yılları arasında görev yapmıştır. Kimya Endüstrisi Derneği.

    AMAÇ

    Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi Direktifi 1.Madde Konseyin amaçlarını ortaya koymaktadır: “…iş sağlığı ve güvenliği açısından; Sosyal ortaklar (işveren ve işveren kuruluşları), ilgili kamu kurumları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, ilgili diğer kurum ve kuruluşların temsilcilerinin ihtiyaç, öncelik, politika ve stratejiler geliştirmesi, önerilerde bulunması ve taraflara olanak sağlayacak bir platform oluşturulması görüş ve kanaatlerini ifade etmek. Um…”

    DUS

    Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi’nin görevleri şunlardır:

    a) İş sağlığı ihtiyaçlar, öncelikler, politikalar ve stratejiler için teklif ve tavsiyelerin geliştirilmesine ilişkin ve güvenlik ile ilgili,

    b) İlgili tarafların görüş ve düşüncelerini ifade etmelerine olanak tanıyan bir platformun oluşturulması, sosyal ortaklar için bir platform sağlanması, ilgili kamu kurumları, üniversiteler , kurum ve kuruluşların temsilcilerini bir araya getirmek için sivil toplum kuruluşları ve diğer ilgili kişileri oluşturmak,

    c) işçi koruma alanında toplum ve kamu hizmeti birimleri arasında fikir birliği ve işbirliği oluşturmak ; Hazırlanan görüş, öneri ve raporları bakanlığa sunmak, üzerinde anlaşmaya varılan ve uyuşmayan noktaları ayrıca bildirmek,

    d) daimi ve geçici çalışma grupları oluşturmak ve üyelerini atamak,

    e) İSG alanında ulusal ve uluslararası seminer ve konferansları değerlendirmek, uygun görülen ulusal/uluslararası etkinliklere Konsey adına temsilci göndermek,

    f) İSG konularında çalışma ve araştırma önermek,

    g) İş Sağlığı ve Güvenliği

    h) Kurul tarafından Bakanlığa teklif edilen ve Bakanlık tarafından çıkarılan her türlü yönetmeliğin Kurulca görevlendirilen kurum ve kuruluşlarda uygulanmasını ve uygulanmasını takip etmek. üyeler temsil edilecek; İSG gözetim ve soruşturma çalışmaları konusunda Bakanlığın Daireleri ile koordinasyon.

    BİLEŞİM

    Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi’nin başkanı Dışişleri Bakanı’dır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından. . Konseyin Sekreterlik hizmetleri, Bakanlığın İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından sağlanmaktadır. Konsey aşağıdaki üyelerden oluşur:

    1. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Devlet Sekreteri veya Yardımcısı
    2. Sağlık Bakanlığı
    3. Çevre ve Orman Bakanlığı
    4. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri
    5. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Temsilcileri
    6. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Temsilcileri
    7. Milli Eğitim Bakanlığı Komiseri
    8. Yükseköğretim Enstitüsü (YÖK) temsilcisi
    9. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü
    10. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Müfettişliği Başkanı
    11. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Çalışma Genel Müdürü
    12. Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanı
    13. Devlet Planlama Teşkilatı Temsilcisi
    14. Türkiye Ticaret Temsilcisi Sendikalar Konfederasyonu (Türkiye Ekonomisi)
    15. Türkiye Sendikalar Hak Emekçileri Konfederasyonu (Hak İş) Temsilcisi
    16. Türkiye İlerici Sendikalar Derneği (DİSK) Temsilcisi
    17. Türkiye İşveren Sendikaları (TİSK) temsilcisi
    18. Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK) temsilcisi
    19. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) temsilcisi
    20. Türk kamuoyu -Temsilciniz
    21. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Temsilcisi
    22. Memur-Sen temsilcisi
    23. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Temsilcisi
    24. Türk Mimarlar ve Mühendisler Birliği (TMMOB) Temsilcileri
    25. Sivil Toplum Kuruluşları (STK) Temsilcileri (Fişek Enstitüsü) Bilim ve Eylem Merkezi Çalışan Çocuklar Vakfı’nın ilk üç yılı)

    ULUSAL İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KONSEYİ İLKELERİ

    BİRİNCİ BÖLÜM

    Amaç ve Tanımlar

    Amaç ve Kapsam güçlü>

    Madde 1-Bu politikanın amacı, ihtiyaç, öncelik ve stratejileri belirleyerek stratejiler geliştirmek, öneriler geliştirmek, iş sağlığı ve güvenliği konusunda tavsiyelerde bulunmaktır. tarafların görüş ve kanaatlerini ifade etmelerine olanak sağlar. İşçi, işveren ve memur sendikaları, ilgili kamu kurumları, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ve diğer ilgili kurum temsilcilerini bir araya getirmek üzere kurulan Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulunun çalışma usul ve esaslarını düzenler. ve kuruluşlar p>

    Temel

    Madde 2 Resmi Gazete Resmi Gazetesinde yayımlanarak yürürlüğe giren iş sağlığı ve güvenliği – 16.03.2004 25404 sayılı Çalışma ortamına ilişkin 155 sayılı Sözleşmeye dayandırılmıştır.

    Tanımlar

    3. Madde – Bu Politikada;

    İKİNCİ BÖLÜM

    Kuruluş ve Yükümlülükler

    Oluşturma

    Madde 4 – Konsey; Başkanlığını Dışişleri Bakanı, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanı, Çalışma Müfettişliği Başkanı, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü, Çalışma Genel Müdürü, MEB, Temsilci, İçişleri Bakanlığı Temsilcisi yürütür. Sağlık, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı temsilcisi, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı temsilcileri, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı temsilcileri, Çevre ve Orman Bakanlığı temsilcileri, DPT temsilcileri, DPB temsilcileri, YÖK temsilcileri, TİSK temsilcileri , üye sayısı en yüksek olan üç sendika konfederasyonundan birer temsilci, TOBB temsilcisi, TESK temsilcisi, en fazla üye sayısına sahip üç memur sendikası federasyonunun her birinden birer temsilci, TTB temsilcisi, TMMOB temsilcisinden oluşur. ve STK temsilcisi. Sorumlu STK temsilcisi; İş sağlığı ve güvenliği alanında faaliyet gösteren kuruluşlardan biri sırayla Genel Müdürlük tarafından Kurula tavsiye edilir. Konsey, bu kurumu üç yıllık bir süre için üye olarak seçer.

    Konseyin Görevleri

    Madde 5 – Konseyin Görevleri :

    1. İş sağlığı ve güvenliği ile ilgili ihtiyaçlar, öncelikler, politikalar ve stratejiler geliştirmek ve önerilerde bulunmak,

    2. Sağlıkla ilgili konularda çalışanların bilgilendirilmesi İlgili çalışmaların yapılması,

    3. İlgili tarafların görüş ve düşüncelerini ifade edebilecekleri bir platform oluşturmak, sosyal ortak, ilgili kamu kurumları, üniversiteler temsilcilerini bir araya getirmek , sivil toplum kuruluşları, diğer ilgili kurum ve kuruluşlar.

    4. İş güvenliği alanında şirket ile kamu hizmetleri arasında uzlaşı ve işbirliğini sağlamak, görüş, öneri ve raporları Bakanlığa sunmak, ifade ederken üzerinde anlaşılan ve anlaşılmayan noktaları ayırarak, görüşleri belirtir

    5. kalıcı ve geçici çalışma grupları kurar ve üyelerini atar,

    6. Ulusal ve uluslararası seminerlerin İSG değerlendirmesi ve bu alanda düzenlenen konferanslar,

    7. İSG konularında çalışma ve araştırmalar önermek,

    8. Her türlü İSG Bu konuda görüş bildirmek,

    9. Konsey tarafından Bakanlığa teklif edilen ve Bakanlıkça çıkarılan her türlü yönetmeliğin, ilgili kurum ve kuruluşlarda uygulanmasını takip etmek. meclis üyeleri tarafından temsil edilen, birimlerle iş sağlığı ve güvenliği takibi

    Konsey Başkanı

    Madde 6 – Konseye Sekreter başkanlık eder Devletin. Dışişleri Bakanı toplantılara katılamazsa, Dışişleri Bakanı tarafından atanan bir Dışişleri Bakan Yardımcısı toplantılara başkanlık eder.

    Konsey Üyeleri

    Madde 7 – Konsey üyeleri, kurum ve kuruluşları temsil etmeye yetkili üst düzey kişilerdir. Kamu kurum ve kuruluşları en az İcra Direktörü düzeyinde temsil edilir.

    Sekreterlik Hizmetleri

    Madde 8-Sekretarya Hizmetleri Konsey, Bakanlık İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından yürütülür.

    Sekretarya, Kurulun tüm büro hizmetlerini yürütmekle sorumludur.

    Toplantılar Kurul ve çalışma grupları bakanlık tarafından düzenlenen İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü tarafından organize edilmektedir. Bu hizmetlerin yürütülmesinden Bakanlığın İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü sorumludur.

    Toplantılar

    Madde 9

    güçlü>- Tavsiyeler yılda en az iki kez toplanır. Konsey Başkanının daveti üzerine veya Başkanın talebi üzerine veya Konsey temsilcilerinin üçte birinin Konsey Sekreterliğine yazılı talebi üzerine olağan toplantı yapılabilir. Toplantı yeter sayısı temsilcilerin salt çoğunluğudur. 3 üncü maddede belirtilen kişilerden birinin toplantıya katılamaması halinde, o kişiyi kurum adına temsile yetkili kurumun en üst kademedeki temsilcisi toplantıya katılır. Konsey toplantılarının gündeminin hazırlıkları, belirlenen temas noktaları ile koordinasyon ve işbirliği içinde Konsey Sekreterliği tarafından ve her Konsey temsilcisi adına yapılır. Çalışma gruplarında hazırlanan ön çalışma raporları ve Konsey temsilcilerinin temas noktaları aracılığıyla ulaşılacak “görüşülecek konular” bir araya getirilerek Kurul’a sunulur. Toplantı gündemi ve gündem maddelerinin aciliyeti Konsey Sekreterliği tarafından belirlenir ve üyelere iletilir.

    Karar Alma

    Madde 10

    1. Konsey, İSG alanında fikir birliği ve işbirliği arar. Gündemde bir madde üzerinde uzlaşma sağlanamazsa Başkan, gündem maddesinin aciliyetine göre oylamaya karar verebilir ve oy çokluğu ile kabul veya reddedebilir.Ancak, olumsuz karar veren bir üye, ilgili Konsey kararına gerekçeli muhalefet şerhi ekleyebilir.

    2. Bir gündem maddesinin aciliyeti ikincil ise ve uzlaşma sağlanamıyorsa ulaşıldığında ilgili konu bir sonraki toplantının gündemine alınır. İkinci toplantıda uzlaşma sağlanamazsa, (a) paragrafındaki prosedür uygulanır.

    Çalışma Grupları

    Madde 11 Çalışma Grupları, Kurul dışındaki kurum ve kuruluşlar tarafından önceden belirlenmiş bir konuda, Kurulun daveti veya Kurul Sekreteryasının muvafakati ile toplanan gruplardır. . p>

    Atamalar, çalışma gruplarının üyelikleri ve uzmanlık alanlarına göre akademik, sivil toplum, özel sektör, kamu kurumları, yerel yönetim temsilcileri, meclis temsilcileri ve kendi kurumlarında görevlendirilen personel tarafından yapılabilir. Konsey Sekreterliği tarafından düzenlenir. Gerektiğinde alanında uzman yabancı kurum ve kuruluşlardan destek alınabilir.

    Uzmanların gündem maddelerine ilişkin çalışma grupları ile yapacağı görüşmeler sonucunda hazırlanacak olan hazırlık soruları, Konsey tarafından ele alınması, çalışma gruplarının gerekli gördüğü çalışma raporları veya taslak mevzuat, yetkili Konsey üyeleri teknik bir incelemeye tabi tutulduktan ve gerekli düzenlemeler yapıldıktan sonra Konsey gündeminde ele alınır, sorumlu olduğu konuları sunar gerekçeli yazılı bir taleple Konsey Sekreterliği’ne gönderilir. Sekretarya, ilgili talebi Konsey’e gönderir. Konsey, konuyla ilgili ayrıntılı bir çalışma talep edebilir veya doğrudan gündemine alabilir.

    Bir çalışma grubuna sunulan konuya ilişkin hazırlıklar, Konsey’e sunulmak üzere ilgili grup tarafından Sekretarya’ya sunulmalıdır. Bir sonraki konsey toplantısının tarihine kadar yorum. Sekretarya, işin ilerlemesini ve grupların faaliyetlerini izlemekten sorumludur. Hazırlanacak çalışma planında gecikme olması ve ilgili grubun taahhüdünü yerine getirememesi halinde, Sekreterlik, Konsey’in mutabakatı ile yeni bir çalışma grubu kurmaya çalışabilir.

    Konsey faaliyetlerinin finansmanı

    Madde 12 – Genel Müdürlük, yetki sahibi olan Yönetim Kurulu’na teklif sunar. İşçi ücretlerinden kesilen parayı, Konsey’in faaliyetlerini yürütmek için gerekli Fon için para cezası olarak harcamak. Meclisin çalışmaları, yetkili yönetim kurulu kararı ile finanse edilir. İşçi ve işveren kuruluşları tarafından finanse edilecek ortak faaliyetler, Kurulun Genel Müdürlüğe verdiği yetkiler dahilinde yürütülebilir.

    Uygulama

    Madde 13- Bu yönerge 01/20/2006 tarihinde yürürlüğe girer.

    Yürürlük

    Madde 14- Bu politikanın hükümlerini Bakan yürütür. p>

    İŞ YAPILDI

    Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi toplandı 8 2005’teki ilk oturumundan bu yana kaç kez.

    *İlk çalışma, iki konuda bir çalışma grubu oluşturulmasıydı:

    1. Bununla ilgili çalışmaları yürütecek çalışma grubu. işyerindeki riskleri ve risk gruplarını belirleyin,

      Neden bir risk değerlendirmesi yapmalıyız? (pdf 121 KB)

      “Neden risk değerlendirmesi yapmalıyız?” (pdf 478 KB)

    1. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından iş sağlığı ve güvenliği çalışma düzeninin kurulması amacıyla hazırlanan taslaktan ileri alınmıştır. grup hukuku.

    * Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan 2006-2008 Eylem Planı’nın görüşülmesi.

    Ulusal Eylem Planı

    güçlü>

    Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Politika Belgesi (2006-2008)

    Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Politika Belgesi (2009-2013)

    GELECEĞE AÇIK

    Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi tarafından sivil toplum kanadının tüm üyelerinin katılımıyla İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın geliştirilmesi için görevlendirilen çalışma Konseyin çalışmaları çok verimli oldu; Ancak oy birliği sağlanamadı. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği temsilcilerinin baştan beri “kanun” fikrine karşı olmaları, maddelerin tek tek incelenmesini “” oybirliğinin kaldırılması”; Diğer sivil toplum kuruluşları da buna yanaşmadı.

    Bu çıkmazı kırmak için konseyde bir araya gelen çok sayıda sivil toplum kuruluşu temsilcileri, çözümlerinde belli bir uzlaşmaya varmışlardır. Yönetimsel ve mali açıdan özerk bir iş sağlığı ve güvenliği kurumu aracılığıyla geçiş ve genişleme sürecini gönüllülük esasına dayalı bir sivil toplum yönetim anlayışıyla tabandan yönetmek üzere hayata geçirilmiştir.Bu yaklaşıma Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu karşı çıkmadı; Türk Esnaf ve Sanatkarlar Derneği desteklendi. Ancak Çalışma ve Sosyal İşler Bakanlığı gerek çalışma grubundaki sunumda gerekse Ulusal Konsey’deki görüşmelerde bu uzlaşıyı göz ardı ederek, kendi ülkesinde hazırlamış olduğu işgücü koruma kanunu taslağı üzerindeki tartışmaların devam etmesinde ısrar etmiştir. makalelere dayanarak.

    Böylece iki farklı yaklaşımla karşılaştık:

    1. Sürecin idari ve mali açıdan bağımsız bir iş sağlığı ve güvenliği organizasyonu tarafından kontrolü
    2. Şirket sağlığı ve Bakanlığın oluşturduğu emniyet Emniyet kanunu taslağının nokta nokta incelenmesi ve sonunda bu kapsamda bir kanunun çıkarılması.

    Ayrıca bakınız: Sağlık Bakanlığı 351 Boyacı – Marangoz Alımı Kadro Dağılımı ve Başvuru Şartları! – O İş Bu İş

    Sürecin denetimi idari otorite ve ekonomik olarak bağımsız bir iş güvenliği enstitüsü:

    İş güvenliği çok bilimsel ve çok yönlü bir konudur. Birçok bilim dalını etkiler; toplumun birçok kesimini etkiler. Ancak her şeyden önce, bunun başarılı olmadığı gerçeğinden muzdarip olanları etkiler. Yaralı sayısı arttıkça ve yaralanma boyutu arttıkça sorun sosyal boyutlara ulaşmaktadır. ancak bu konudan doğrudan etkilenenleri pasif bir konuma sokmak doğru değildir. Ana şey, insanların sorunlarını birlikte (işbirliği içinde) çözmeye çalışmasıdır. Devlet bunu yapmazsa veya çözüm kapsamını aşarsa devreye girmelidir.

    Maalesef “asgari ücret”in belirlenmesi dışında federal hükümet adına hiçbir şey yapılmadı. • Ortak belirleme organı, sivil toplum lehine pasifliktir. Örneğin, sosyal güvenliğin finansmanında baskın rol oynayan işçi ve işverenler, sosyal güvenlik kurumlarının yönetiminde baskın rol oynayamazlar. İş sağlığı ve güvenliği konusunda ulusal-bölgesel düzeyde karar alma süreçlerinde hem karar verici hem de işyerinde sorumlu olan işverenlerin hiçbir rolü yoktur, yanan ve hatta hayatını kaybeden işçilerin sorumluluğu çok sınırlıdır. ; Karar alma süreçlerinde (hem işyerinde hem de ulusal düzeyde) hiçbir rol oynamazlar. : Özcan Karabulut (Türk-İş), Tevfik Güneş (DİSK), Bedri Tekin (KESK), Dr.Haluk Başçıl (TTB), Avukat Nurten Çağlar Yakış (TMMOB), Prof. Dr. A. TESK temsilcileri, Gürhan Fişek (Fişek Enstitüsü) imzalı bu öneriye destek verdi; TİSK temsilcisi aynı fikirde değildi. Kuruluşlar bu konuyu kendi aralarında ve toplu olarak incelemeye ve Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Konseyi’nin gündemine taşımaya devam edecekler.

    Bu girişim çok önemli. 3. ve 4. Beş Yıllık Kalkınma Planlarından bu yana, 1978 yılında ulusal düzeyde İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulunda ve 8. 2000 Yılında Beş Yıllık Kalkınma Planı. Kurum” sorunları çözmenin tek yoludur. Sonuç belli. 2005 yılı SSK istatistiklerine göre

    • bir yılda 73.923 iş kazası meydana geldi. Bu kazalardan 2.446’sı ölüm veya kalıcı sakatlık ile sonuçlanmıştır.
    • Bir yılda 519 meslek hastalığı tespit edildi. Bu sayı, Türkiye’de gözlem ve araştırmalarla belirlenen sayının çok altındadır. Pek çok meslek hastalığının diğer hastalıklar arasında teşhis bile konulmadan ortadan kaybolduğunu söylemeye gerek yok.
    • Ölüler ve kalıcı maluller dahil edildiğinde, bir yılda 22.310.147 işgünü kaybı ve 363.432.294,63 YTL’nin üzerinde maliyet oluşmuştur (Bu hesaplama bildirilen en düşük gelir düzeyine dayanmaktadır). İşçiler ve işverenler primlerini ödemeye çalışarak bu büyük kara deliği kapatmaya çalışıyorlar.
    • İşyerlerinin atıkları, havası, suyu ve toprağı ile sosyal hayata yüklediği yük düşünülemez.

    Tek bir bakanlıkta (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı) konuyla ilgili sorumluluğun bulunması, kişilerin yaşamlarındaki riskleri çalışma yaşamlarındaki risklerle ilişkilendirmesini engeller; tarım alanlarında kendi hesabına hareket etmek veya tüketicilerin “sağlık, güvenlik ve çevre sorunlarına” müdahale etmek. Bütün bunları anlamak büyük (süper) güç gerektirir. Aynı zamanda bir sivil toplumdur.

    Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Kurumu Önerisi – (06/19/2007)

    (Ulusal İş Sağlığı ve Kurulun Güvenlik Kurumu) Güvenlik Hukuku Çalışma Grubu aracılığıyla Kurula sunulmuştur.)

    1. Önsöz
    2. Öneri
    3. Nedeni

    Önsöz

    İş sağlığı ve güvenliği, giderek daha iyi anlaşılan ve daha geniş bir kesimin ilgisini çeken bir alan haline geldi. İnsan hayatı ve toplumun geleceği ile olan derin bağı nedeniyle sivil toplumun iş sağlığı ve güvenliğine özel önem vermesi zorunludur. Sağlıklı ve güvenli çalışma koşullarında çalışmak bir insan hakkıysa bunu sağlamak devletin elindedir. Hak sahibi ile sağlamakla yükümlü olanlar arasındaki ilişki, hiçbir zaman hak sahibinin kendisine sunulanla pasif ve tatmin edici bir ilişkisi olarak kabul edilemez, aynı zamanda yakından ilgilenmekle yükümlü olduğu bir alandır. Çalışan-yetkili-işveren dernekleri, meslek odaları, üniversiteler ve gönüllü kuruluşların karar alma süreçlerinden dışlanması, çalışan düzeyine indirilmesinde halen önemli güçlükler olduğu için kabul edilemez. Her gün, her dakika sağlık ve güvenlik anlayışıyla yaşayan işçi – memur – işveren ve teknik personel pasif bırakılmakta; Öte yandan, devletin müfettişleriyle birlikte işyerlerinin sadece %6’sını yılda bir kez sağlık ve güvenlik açısından denetleyebildiği bir süreç de kabul edilemez.

    Sivil toplum, özellikle işçi – memur – işveren sendikaları. ve meslek odaları İş sağlığı ve güvenliği alanındaki karar alma süreçlerine ve uygulamalarına hakim olmak istiyorlar.

    Öneri

    Ulusal Sağlık Konseyi’ni oluşturan kurumlar ve İş Güvenliği ve İş Güvenliği, çeşitli konuşmalarda sıralanan ve buna bağlı olarak ancak hakim oldukları “idari ve mali açıdan bağımsız, demokratik olarak işleyen bir iş güvenliği kurumu”nun kurulmasıyla sağlanabilecek iş güvenliği alanındaki istek ve eleştirilerini dile getirmektedirler. . Önerimiz, yasalaşması planlanan “İş Güvenliği Kanunu”nun bu kurumsal yapılanmayı şu koşullarda uygulamasıdır: İşverenler ve “İş kazaları ve meslek hastalıkları sigortasının kârlı kısmı”.

    Bu kurum, ulusal yönergeler hazırlama ve bunları üyelerinin özgür iradesine göre uygulama yetkisine sahiptir. Kabul edilirse Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı iş müfettişlerine, işyeri denetimlerinde,

    a) İş Sağlığı ve Güvenliği Kuruluna

    b) iş sağlığı servisine ( genel sağlık hizmetleri dahil). Birimler)

    c) İş güvenliği uzmanlarına (ortak güvenlik birimleri dahil) yönelik araştırmaları ile bu ulusal politikayı destekleyerek ulusal düzeyde ve şirket düzeyinde köprüler kurabileceklerdir.

    . İş müfettişlerinin bu çalışmalarının karşılığı kurum bütçesinden karşılanabilir.

    Benzer şekilde işçi-yetkili-işveren sendikaları ve ilgili meslek kuruluşları bu ulusal destekleri desteklemek için ulusal düzey ile şirket düzeyi arasında köprüler kurabilirler. işyerlerinde üyeleri tarafından politikalar.

    İş yeri düzeyinde iş sağlığı ve güvenliğini sağlamanın olmazsa olmazlarından biri iş sağlığı ve güvenliği destek hizmetlerinin (laboratuar çalışmaları dahil) verilmesidir. herkesin güvendiği, bağımsız ve akademik bir kimliğe sahip, ülkenin her yerinde yürütülen saygın bir kurum tarafından yürütülmektedir. Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Kurumu bunun için en uygun adrestir. Kabul edilirse Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ilgili birimleri bu organa devredilmelidir.

    İşçi temsilcilerinin işlemlere katılımı ve teminatları; işçilerin alınan sağlık ve güvenlik önlemlerine uyma yükümlülükleri; hayatı tehlikede olan çalışanın işten ayrılma hakkını kullanma koşulları; memurların sağlık ve güvenlik mevzuatının koruyucu şemsiyesi altına alınmasını sağlamak; İş sağlığı ve güvenliği alanında çalışan uzman personelin (doktor, hemşire, iş güvenliği, sosyal hizmet uzmanı vb.) görev, yetki ve güvenceleri; işverenlerin yükümlülüklerinin (50 veya daha fazla çalışanı olan kuruluşlar için) kalan büyük nüfusa nasıl genişletilebileceğinin belirlenmesi; ortak sağlık ve güvenlik birimlerinin çalışma esas ve koşulları; ilçe-ilçe düzeyinde ve 50’den az çalışanı olan şirketlerde iş sağlığı ve güvenliği kurullarının oluşturulması; Dar bir kesimle sınırlı olan iş sağlığı ve güvenliği yasasının tüm çalışanları nasıl ve ne ölçüde kapsayacağı bu kurum çerçevesinde yapılacak sözleşmelerde gösterilecektir. Bu konularda, otoritenin kanun dışında başka alt yönetmelikler hazırlama ve yayınlama yetkisi de olmalıdır.

    Gördüğünüz gibi otorite, işlevleri bugün de görülebilen bir uzman kuruluştur; Cumhuriyetin ilk çeyreğinde bağımsızlığı görülen anıtsal bir kurum olarak yapılandırılacaktır.

    Gerekçe

    Aşağıdaki uluslararası sözleşmeleri, yönergeleri ve ulusal yasa ve kararları uygulamak istiyoruz:

    1. Ulusal İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulu Politika Kararları (1978 )

    p>

    2. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı İşgücü Piyasası (Çalışma Hayatı) İhtisas Komisyonu Raporu (2000)

    3.4857 Sayılı İş Kanunu

    4.155 Sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesi

    5.161 Sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü Sözleşmesi

    6. 89/391 Sayılı Avrupa Birliği Çerçeve Direktifi.

    Cumhuriyetin ilk yıllarında yukarıda belirtilen uluslararası sözleşmeler, yönergeler, ulusal kanunlar ve Kurul kararları ile başlayan bu alandaki süreç Yönetim Kurulu, birlikte çalışmaya devam ediyor. “İdari, mali açıdan özerk ve demokratik olarak işleyen bir kurum”, 30 yılı aşkın süredir inatla formüle edilen bir talep olmuştur ve ihraççılar tarafından karşılanmamıştır. Bu ret, hem kazalara ve hastalıklara maruz kalan işçilere hem de onları çalıştıranlara büyük acılar ve kayıplar yaşatmaktadır. Buna karşı çıkanlara da büyük bir ahlaki sorumluluk yükler. Artık yeni acılara ve yeni kayıplara dayanamayız. Bu nedenle önceki pasif pozisyonumuzdan vazgeçme kararı aldık.

    Özcan Karabulut (Türk İşi) Tevfik Güneş (DİSK) Bedri Tekin (KESK) Dr.Haluk Başçıl (TTB) Avukat Nurten Çağlar Yakış (TMMOB) ) Prof. .Dr.A.Gürhan Fişek (Fişek Enstitüsü)

    Bakanlık tarafından hazırlanan iş sağlığı ve güvenliği kanun taslağının nokta nokta incelenmesi ve bir kanunun kesinleşmesi Bu çerçevede.

    Kanun taslağını incelemek için bir araya gelen STK’lar, titiz ve meşakkatli bir çalışmanın ardından konuyu belirli bir olgunluk düzeyine getirdiler. Her kurum, bu işbirliği sürecinden içselleştirdiği ve kendi politikalarına uygun gördüğü öneri ve eleştirilerini bakanlığa ayrı ayrı iletti. Fişek Enstitüsü Bilim ve Eylem Merkezi Çalışan Çocuklar Vakfı tarafından Kurul’a gönderilmek üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü’ne gönderilen yazı aşağıdadır. Ayrıca ilk sütununda ilgili maddeyi içerdiğinden, okuyucularımız Avrupa Birliği tarafından desteklenen ve Türkiye’de yayınlanan 22.09.2008 tarihli iş sağlığı ve güvenliği kanun taslağı hakkında özgürce görüş oluşturma imkanına sahiptir. Avrupa Esnaf Birliği, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Koordinasyonu tarafından ve TESK ile ortaklaşa yürütülmüştür. .

    Türkiye’de İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulamalarının Amacı:

    p>

    İş Sağlığı ve Güvenliği Kurumu

    güçlü>

    Prof.Dr.A.Gürhan Fişek

    1) HUKUKİ ALTYAPININ GELİŞTİRİLMESİ

    H&S uygulamaları Türkiye tarihi kadar eskidir.Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu’ndan ayrılması 23 Nisan 1920’ye dayanmaktadır. ilk meclis toplandı ve sadece iki ay sonra, Sağlık ve Refah Bakanlığı’nı kuran üç numaralı kanun “Ulusal kurtuluş savaşını” yürüten ve günümüz Türkiye’sini kuranların insanlığa verdiği önemin gerçek kanıtı. Sadece bir yıl sonra, Türkiye’nin en büyük kömür havzasında yeraltı madencileri için ilk işçi sağlığı yasası çıkarıldı. Bu kanun ülkemizdeki ilk kısıtlı iş kanunu ve ilk sosyal güvenlik uygulamasıdır.

    Sağlık Bakanlığı, özellikle cumhuriyetin ilk 50 yılında Türkiye’nin en güçlü bakanlıklarından biriydi. İlk İş Kanunu’nun 1936’da kabul edildiği ve 1946’da Çalışma Bakanlığı’nın kurulduğu göz önüne alındığında, Sağlık Bakanlığı’nın uygulaması bu boşluğu doldurdu.

    1936’da çıkarılan 1593 sayılı Genel Sağlığın Korunması Kanunu 1930 Sağlık Bakanlığı girişimiyle. ) “İşçi sağlığının korunması” başlığı altında birçok önemli hüküm getirmiştir. Çocuk işçi çalıştırmanın asgari yaşı, kadınlar için doğum izni ve işyerinde bir şirket doktorunun bulunması gibi düzenlemeler 60 yılı aşkın süredir Türk hukuk sistemini şekillendirmiştir.

    İş güvenliğine ilişkin yasa ve düzenlemeler ve tüm işçileri etkileyen, 1940’tan beri görüyoruz. Zaman zaman yenilenmekle birlikte Türk mevzuatının işçi koruma alanındaki temelleri bu yıllarda atılmıştır. Bu çok güçlü ve iyi örülmüş bir yapıdır. Türkiye’nin sağlık ve güvenlik mevzuatının büyük ölçüde yeterli olduğu iddia edilse de kuşkusuz şu atasözünü akılda tutmak gerekir: “İyi hukuk kötü yöneticilerin elinde kötüdür; kötü kanun, iyi yöneticilerin elinde iyi sonuçlar doğurur.”

    2) EN İYİ UYGULAMALAR

    En iyi uygulamaları yaygınlaştırmadaki başarısızlığa odaklanmak istiyorum.Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili birçok “en iyi uygulama” önerilmiştir. Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği alanında birçok model çalışma ve uygulama yapılmıştır. Bunları tek tek hatırlatmak isterim.

    • İş ve Şirket Hastaneleri
    • TTB İşyeri Hekimliği Kongreleri ve TTB İşyeri Hekimliği Sertifika Programı
    • Fişek Enstitü: Küçük İşyeri Sağlık Hizmetleri Ortak Sağlık Güvence Dairesi
    • Sağlık Hizmetinin Sosyalleştirilmesi
    • İSGÜM
    • Meslek Hastalıkları Hastaneleri
    • SSK Tıp Kongreleri ve SSK Tıp Akademisi
    • İş teftişi
    • TESK : IDDG uygulaması

    İşyeri hekimliği uygulaması bunlardan biridir. Bu uygulamaya 1930 yılında başlanmıştır. O dönemde bulaşıcı hastalıklar Türkiye’nin en önemli sağlık sorunuydu. Tüm sağlık teşkilatı, başta tüberküloz, sıtma, trahom ve frengi olmak üzere bu hastalıklarla mücadeleye yönelikti. İş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının işverenin görevi olduğu bilinciyle, 50 ve daha fazla çalışanı olan işyerlerinde ‘iş hekimliği’, 500’den fazla çalışanı olan işyerlerinde ise ‘şirket hastanesi’ uygulamasına geçildi. Bu büyük işyerlerinin neredeyse tamamı o zamanlar kamuya ait işyerleriydi.

    İşyeri hekimliği uygulaması bugün hala varlığını sürdürüyor. Burada da 1930’da getirilen alt sınır görülmektedir. 50 ve daha fazla çalışanı olan şirketlerde ayrıca “şirket doktoru” ve “iş güvenliği görevlisi” istihdam edilmelidir. Ancak ülkemizde bu sınırın altındaki küçük işlerin bütüne oranı %98; Tüm çalışanların %58’i küçük işletmelerde çalışmaktadır.

    Burada uygulamada iki zayıf nokta tespit edilmiştir:

    1. Bir yandan şirket sağlık kuruluşları yasalara uymamakta ve buna rağmen yeterli bilgi ve deneyime sahip doktor bulamamaktadır. 1987 yılında Türk Tabipleri Birliği bu konuyu meslek etiği açısından ele almıştır. O zamanlar üniversitelerde “meslek hekimliği” alanında lisansüstü eğitim almış sadece iki kişi vardı. Bu sınırlı kapasite ile ülkenin ihtiyacı olan 8.800 iş sağlığı profesyonelini yetiştirmek mümkün olmadı. Türk Tabipleri Birliği, hem “sertifika programları” düzenleyerek hem de uygulamada bu sertifikaları zorunlu hale getirerek iş hekimliği alanında oldukça etkili ve ufuk açıcı bir program önermiştir. Bugüne kadar sertifika programlarını geçen hekim sayısı 40.000’dir. Ancak bunların 5.000’i işyeri hekimidir; İş sağlığı pratisyenlerinin hizmetleri hem eğitimin devamlılığının kesintiye uğraması hem de “işyerinde hizmet için yeterli süreye yer verilmemesi” nedeniyle sınırlıdır. 2003 yılında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın müdahaleleri sonrasında mevcut program kesintiye uğradı ve başka bir uygulama yapılamadı.

    2. İş sağlığı uygulamasının ikinci zayıflığı, elliden az çalışanı olan işyerlerinde “genel” sağlık ve güvenlik uygulamalarını gönüllü çalışmaya bırakması ve katılım konusunda rahat olmamasıdır. 1982 yılında bir sivil toplum kuruluşu olan Fişek Enstitüsü, küçük sanayi bölgelerindeki işlere gönüllü olarak katılmak ve “iş hekimliği ve iş güvenliği ekspertiz” hizmetlerinden yararlanmak için başvuruda bulundu. Gelişen ve günümüze kadar devam eden bu uygulama yürüyüş klinikleri, kardiyoloji ve odyometri makineleri tarafından desteklenmekte ve yılda 700 işe ulaşmaktadır. Ancak etki alanı Ankara’daki 3 sanayi sitesi ile sınırlıydı. Fişek Enstitüsü tarafından İstanbul, İzmir ve Denizli’de uygulama merkezleri kurulmasına rağmen sürdürülebilirliği sağlanamadı. Aynı şekilde İzmir’de küçük işletmeler için başlatılan Fişek Enstitüsü Yürüyen Diş Kliniği’nin uygulaması da sürdürülebilirliğini sağlayamadı. Ülkenin doğusunda Sağlık ve Refah Bakanlığı tarafından başlatılan ve 1983 yılına kadar devam eden bir program kapsamında ülkede ilk kez “sağlık merkezleri” kurulmuş, i. H. toplum tıbbi uygulamaları. Sağlık ocaklarında sağlık çalışanlarının özellikle sağlık hizmetlerinde bütüncül bir yaklaşımla ekip halinde çalışması öngörülmüştür. Bu kanun halen yürürlükte olmasına rağmen, hizmet son dönemde “Aile Hekimliği” adı altında özelleştirilmekte ve hastaların özel hastanelerde tedavi edilmesini ön plana çıkaran bir hizmet felsefesi hakim olmak üzeredir >

    Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi, Ayrıca genel sağlık sorunlarının çözümüne yönelik olarak, işle ilgili sağlık sorunlarının tanınması, önlenmesi ve gerektiğinde tedavi edilmesi için iki model önerisi ortaya konmuştur: Birincisi, Çalışma Bakanlığı bünyesinde kurulan İş Sağlığı ve Güvenliği Enstitüsüdür. ILO’nun desteğiyle Sosyal Güvenlik (İSGÜM). Bu merkezde laboratuvarlar kurulmuş ve araştırma tesisleri sağlanmıştır.1968 yılında kurulmuş ve 1980 yılına kadar olumlu çalışmalar yapmıştır. Ancak 1980’den sonra yaygınlaşması sınırlı olan uygulama sona erdi. 2001’den sonra ise AB desteğiyle hayata döndürülmeye çalışılıyor.

    Bunlardan ikincisi 1976 yılında Sosyal Sigortalar Kurumu bünyesinde kurulan Meslek Hastalıkları Hastanesi’dir. Ülkede meslek hastalıklarını teşhis edecek laboratuvar ve hastanelerin olmaması nedeniyle bu hastalıkların gözden kaçırılmaması için gezici tarama ekipleri olan bir yapı oluşturulmuştur. 1976-1980 yılları arasında Ankara, İstanbul ve Zonguldak’ta meslek hastalıklarının tanı ve tedavisi ile uğraşan hastaneler gelişti; Daha sonra hızlı bir düşüşle diğer SSK hastaneleri içinde bir birime indirgendi. 2003 yılında SSK hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na devredilmesinden sonra tamamen silinmiştir. Ülkemizde meslek hastalıklarının çoğunun gözden kaçırılmasının nedeni bu “uzman” hastanelerin olmamasıdır. 1979 yılına kadar SSK tıp kongreleri ile yürütülen bu çalışmalar, bu noktada bir SSK tıp akademisi çatısı altında toplanacaktı. Tesisin ihtiyaç duyduğu bilgi ve deneyime sahip sağlık personeli yetiştirmek üzere tasarlanan SSK Tıp Akademisi, tesis yönetim kurulu kararına rağmen nedense kurulamadı.

    Bugün. Türkiye’de işgücü koruma mevzuatının uygulanmasında en etkin kurum Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma ve Çalışma Müfettişliğidir. 1936’da İktisadi İşler Bakanlığı’na bağlı olan ve 1946’da Çalışma Bakanlığı’nın kurulmasıyla Çalışma Bakanlığı’na devredilen İş Müfettişlikleri, 1979’da tek bir teşkilatta (sosyal ve teknik teftiş birlikte) birleştirildi. Türkiye’deki İSG personelinin büyük bir kısmı bu kaynak tarafından eğitilmiştir. Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliği alanındaki mevzuatın uygulanması bu örgütün tek görevidir. Ancak iş müfettişliğine göre bir yıl içinde tüm işyerlerinin ancak %4’ünü teftiş edebiliyorlar. İş Müfettişliği bir devlet kurumudur ve kendisinden başka hiçbir kurumla işbirliği yapmaz. ILO ve AB fonlarını kullanarak iş müfettişlerinin eğitimini geliştirmek için 1992’den beri birçok proje uygulandı. Esnaf ve küçük zanaatkarlar tarafından özellikle mesleki eğitim açısından öz düzenleme esasına dayalı olarak kurulan bu uygulama, bir sivil toplum mekanizmasının oluşturulması açısından oldukça anlamlıdır. Ancak bu uygulama da TESK bünyesinde sınırlı olup, etkisi iş sağlığı ve güvenliği alanında denetçi olan “küçük tacirler”in yeni başlayan kurumlar üzerindeki bilgi ve deneyimleri ile sınırlıdır. Gerek bu kurumdan gerekse diğer ilgili kurumlardan gelebilecek sebeplerle destek görmediler ve dar kalıplarında kaldılar. Bazıları halen yürütme kurumlarının çabalarıyla sürdürülmektedir. Ancak gelişme hızları yavaş ve dönüştürücü güçleri yetersiz.

    3) DURUM

    Bu kadar ilgili kuruma, bu kadar çok model çalışmasına ve iyi mevzuat, Türkiye Das İş güvenliği seviyesi tatmin edici değildir.

    • Bu yıl İstanbul’un Davutpaşa ilçesinde beş katlı bir iş merkezinde meydana gelen patlamada 23 kişi hayatını kaybetti. Üçü de ilk patlamanın ardından merak edip olayı izlemeye geldi.
    • İstanbul/Tuzla tersane bölgesinde geçen yıl hayatını kaybeden işçi sayısı 90’a ulaştı.

    Türkiye’de işgücünün korunma düzeyini anlatırken SSK istatistiklerinden örnekler vermek istiyorum. Ülkemizde çok fazla kayıt dışı iş olduğu için SSK istatistikleri en düşük olarak kabul edilmelidir. Hâlâ bir rehber görevi görmektedir.

    • 2006 yılı SSK istatistikleri bize şunları göstermektedir:

    * Bir yılda toplam iş kazası sayısı: 79.027. Bunların %90,6’sı üç günden fazla çalışamama ile sonuçlanmıştır.

    * İş kazası geçiren çalışanların %59,8’i kaza yaptıkları işyerinde üç ay ile 5 yıl arasında çalıştı.

    * İş kazalarının üçte ikisi küçük işletmelerde meydana geliyor. 50’den az çalışanı olan)

    • Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2005 – 2008 Eylem Planında iş kazalarının %20 oranında azaltılacağı öngörülmüştür. Bakanlık, kaydettiği iş kazalarının sayısını azaltmak şöyle dursun, 2005 seviyesini bile koruyamadı.

    * 2005 ile 2006 yılları arasında iş kazaları ile yaş arasındaki ilişki :

    14 yaş ve altı %38,7

    15-17 yaş arttı %146,5 oranında.

    * 2005’ten 2006’ya kadar kazaların şiddeti de arttı. Kalıcı maluliyette artış:

    Kısmi (%10-39) ……………….. %37.0

    Tam (40- . ) ……………… …. %42.8

    Toplamda ……………………… %38,3’lük bir artış var.

    * 2002’den 2006’ya ölümlerde de bir artış var :

    2002’den Sonra ………………….. %82.56

    2003’ten Sonra …………………… %96.54

    2004’ten Sonra ……………… ……. %89,30

    2005 yılına göre …………………… %48,51’lik bir artış var.

    • SSK istatistiklerine bakarsak bunun nedenini görebiliriz. Makinelerin karıştığı kazaların sayısının tüm kazaların yüzde 12,06’sını oluşturduğunu görüyoruz. Bu, makinelerin neden olduğu kazalarda her on işçiden birinin yaralanması veya ölmesi anlamına gelir.
    • El, kol ve omuz yaralanmalarını içeren iş kazaları SSK iş kazası istatistiklerinde önemli yer tutar; Bu şekilde 42.697 iş kazası meydana geldi. Yüzdeye çarparsak, 2006 yılında meydana gelen tüm iş kazalarının yüzde 54,03’ü el, kol ve omuz yaralanmalarını içeriyordu.
    1. İş yerinde en sık görülen kazalardan biri düşmedir (%32,4).-
    1. İş yerindeki en yaygın kazalardan biri düşme‘dir (%32,4). Düşme kazaları, tüm kazaların neredeyse üçte birini oluşturuyor

    1. İşçinin Düşmesi

    A) Yüksekten düşebilir (%4,8)

    B) Yürürken-koşarken tökezleyebilir,

    yuvarlanabilir ( %6.5) )

    2. İşçinin üzerine bir nesne veya malzemenin düşmesi

    A) Toprak, kaya, taş, karın kayması ve çökmesi (%2,4)

    B) Çökme (bina, duvar) , iskele, merdiven vb.) (%0,4)

    C) Taşınan nesnelerin düşmesi (%11,6).

    4) DEĞERLENDİRME

    Eldeki verilerden de anlaşılacağı gibi, Türkiye’deki mevzuatın uygulanmasına ilişkin olarak yaydığımız iyimser fikirleri temsil edemiyoruz. Demek ki Türkiye’de sağlık ve güvenlik konusunda önemli engeller var.

    Bu engelleri 6 başlık altında özetleyebiliriz:

    1. İnsan odaklı çıkmazlar

    • Niyet eksikliği
    • Değişime inanmama
    • Takım oyunu ve uzmanlık eksikliği, saygı eksikliği
    • Karşıt düşüncelerin sınırlılığı (iş yaratma çabası yok)
    • Kendi fikrine sahip olmak, kurallara uymamak
    • Sorumlu tutulmamak
    • İnsanları küçümsemek
    • Gerçekleri sayılarla ifade etme alışkanlığının olmaması
    • Eldeki sayısal verilerin değerlendirilmesindeki adaletsizlikler
    • Kişisel ve grup çözüm sözlüğü.

    2. Bilim ve teknoloji odaklı çıkmaz sokaklar

    • Cehalet
    • Emek yoğun üretim süreçleri
    • KOBİ’lerin hakim olduğu şirketler
    • Üretimde Yeni Makale
    • Sağlıksız teknoloji akışı
    • F’de bir boyut

      Özerk ve saygın “emek koruma kurumu”nun görevleri şu şekilde tanımlanabilir:

      1. Ülkemizde işgücünün korunmasını ve güvenliğini geliştirmek için çok boyutlu yaklaşımların ve işbirliğinin uygulanması ,
      2. Sendikaların ve mesleki dernek üyelerinin ulusal politika üzerindeki etkisi; ulusal düzey ile şirketler arasında köprü kurmak,

      3. kurumlar tarafından geliştirilen “en iyi uygulama” örneklerini ülke genelinde ve benzer yapıya sahip diğer ülkelerde yaygınlaştırmak, ,

        li>

      4. Dünyadaki gelişmeleri takip edin, ülkemizde bunları inceleyin ve faydalı olanları uygulamaya çalışın,

      5. Yol haritaları oluşturmak üzere İSG mevzuatını uygulamaya koymak için kurumsal güçlere katılın; Kurumlar arası anlaşmalar yapılarak geçiş süreçlerinin ağrısız ve hızlı olmasını sağlamak

      6. İş yeri düzeyinde İSG komitelerinin işleyişini kolaylaştırmak; Birbirleriyle ve merkezle iletişimi geliştirmek,

      7. İşyeri hekimleri, iş güvenliği uzmanları ve sosyal danışmanların görevlerini etkin bir şekilde yerine getirmeleri ve iş güvenliğini sağlamaları için gerekli koşulları oluşturmak,

      8. p >

      9. Sağlık ve güvenlik destek hizmetlerinin tarafsız ve bilimsel bir kimlikle yürütülmesini sağlamak.

      Umarım cesaretimiz vardır. çıkmaz sokaklarımızdan korkmak yerine yürümek.

      YARIN

      İş sağlığı ve güvenliği kavramı artık geçmişte kaldı. Bugün sadece iş kanunu veya iş odaklı yaklaşımla sınırlandırılan alanların kontrolünü bir kenara bırakmalıyız. Sonuçta günlük hayatta da çalışma hayatının sağlık ve güvenlik tehlikeleriyle karşılaşıyoruz. Nitekim “İSG kültürü” dediğimiz yaklaşım, sadece çalışanlar tarafından değil tüm vatandaşlar tarafından edinilmesi gereken bir duyarlılığı temsil etmektedir. Bunu akılda tutarak ve çağdaş yaklaşımları dikkate alarak bu konuyu ‘Sağlık, Emniyet ve Çevre’ başlığı altında incelemeye başlamalıyız.

      ‘Sağlık, Emniyet’in geleceğini tasavvur etmeye bugünden başlayabiliriz. ve Çevre”. Bunun için işte, okulda, sokakta ve evde “Sağlık, Güvenlik, Çevre” (SEÇ) ve toplumda saygı uyandıran uzmanlaşmış bir organizasyon için eksiklikleri iyi okumamız gerekiyor. Bu alanda çalışan insanlar yıllardır yazıp çizdiğinden, tabandan ülke düzeyine kadar toplumun tüm kesimlerini kapsayan bir kurumsallaşma şarttır.

      Sorunlar ancak böyle bir Kurumsallaşma ile çözülebilir. ve geniş bir katılım yelpazesinin üstesinden gelinmiştir. Her şeyin insanların iyiliği ve mutluluğu için yapılması gerektiğine inanıyorsak bir an önce bu çağrıya kulak vermeliyiz.

      Ayrıca bakınız: Ne İş Yapabilirim Diyenler İçin Geleceği Parlak 42 iş fikri Morfikirler

Related Articles

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

Back to top button