Gelecekteki fotoğraflar moda ve toplum dergilerinde görünecek. Davetlerdeki en ateşli isimlerden biri… İki çocuk annesi, yogayla uğraşan, gerçek bir İstanbul aşığı… Farkındalık yaratmayı, keşfedilenden çok keşfedilmemişin peşinden koşmayı seviyor… Türk tasarımcılarla röportaj yapıyor. bir dergi. Sabah güneşin doğuşuyla, denizdeki yakasıyla ve bir çocuğun gülümsemesiyle mutlu olsun diye hayattan zevk almasını bilen Etel Baler ile hayatı ve kendini konuştuk.
Röportaj: Aybala ÇALIŞKAN
Okuma: Robert baler ne iş yapar
– Mutlu bir evliliğiniz var. Kocanız Bay Robert’ın yolları nerede ve nasıl kesişti?
Eşimle tanıştığımda 21 yaşındaydım. Diyelim ki eşimin istediğini alma alışkanlığı sayesinde yollarımız sağda, solda kesişti. (gülüyor)
– İki oğlunuz var… Onları ilk kez kucağınıza aldığınızda ne hissettiniz?
Öncelikle şunu itiraf etmeliyim. Çocuğum olmadan önce çocuk seven bir insan değildim ve hamileliğim boyunca herkesin bahsettiği o harika bağı hiç hissetmediğim için kendimi suçlu hissettim. Ama doğduğum an dünyam değişti, muazzam bir aşk patlaması yaşadım. O anda dünyanın her yerindeki çocuklara aşık oldum. Bu deneyim beni evlat edinme konusunda çok sıcak yaptı. Çünkü bence bir çocuğa sonsuz sevgi, onu kucağınıza aldığınızda başlar.
-Çocuklarınızla anne-oğul ilişkiniz nasıl?
Birincisi herkesten farklı olarak çocuklarım benim çocuklarımın arkadaşı değil, onlar anne. Olmaya çalışırım Onlarla eğlenmeyi sevsem de otoriteyi korumaktan her zaman yanayımdır. Bana her zaman bir yetişkin gibi sordukları soruları cevaplamaya çalışırım. Birçok arkadaşımın şaşkınlığına rağmen onları bebekliklerinden beri her hafta müzelere götürüyorum. Biz onlara hayatı öğretsek de onlar bize hayatın ne olduğunu öğretiyorlar.
– Sosyal sorumluluk projelerini destekliyor musunuz?
Herkes için Sosyal sorumluluk türleri Desteklemekten hoşlandığım büyük veya küçük projeler. TOG ile de özel bir bağımız var.
– Etel Baler bir gün nasıl geçiyor?
Ayrıca bakınız: Nasıl İş Güvenliği Uzmanı Olunur? – İSG İstanbul
Sabahtan gece yarısına koşuyor…24 saat kesinlikle benim için çok az…
– Sanırım siz de yoga yapıyorsunuz… Yogaya ilginiz nasıl başladı?
4 yıl sonra Pilates, artık yeterince Pilates alamadığım için yogayı denemeye karar verdim. Hem felsefesini hem de vücudumdaki etkisini çok sevdim… Sürekli spor yapmama rağmen hiç spor salonuna gitmedim. Benim için spor açık havada, doğayla iç içe.
– İstanbul hayranlığınız biliniyor… İstanbul’da sizin için özel yerler neler? Peki İstanbul’da vazgeçemeyeceğiniz şeyler nelerdir?
İstanbul’un neresini kazarsanız kazın tarih boldur. Bana göre en güzel yerler her zaman tarihi yerlerdir. Kaleleri, eski evlerin olduğu dar sokakları, hala bir balıkçı köyü havasını koruyan kavakları seviyorum. Tabii ki eşsiz Boğaziçi… İstanbul’un en vazgeçilmezi insanımız. Dünyanın hiçbir yerinde Türkler kadar yardımsever ve insancıl insanlar görmedim. Tüm yabancı misafirlerime ülkemizin güzelliklerinden önce insanımızın güzelliklerini anlatırken buluyorum kendimi… Hepsi bana şüpheyle baksalar da geldikten sonra benimle aynı fikirdeler.
– Sen ayrıca bir dergide başarılı tasarımcılarla röportajlar yapın… Röportajcı kimliğinizle ünlü bir tasarımcıyla kimlerle röportaj yapmak isterdiniz?
Amacım yurtdışındaki tasarımcılara verilen değeri Türkiye’ye aktarmak. Türkiye ve yabancı mallar Türk mallarından üstün sayılmamalıdır. Ünlü bir tasarımcıyla röportaj yapmayı hayal etmiyorum, keşfedilmemişler beni her zaman bilinenlerden daha çok cezbeder.
– Röportajlarınıza nasıl hazırlanırsınız?
Öncelikle görüşeceğim kişiyi tanımaya ve ürünlerini incelemeye çalışırım. Daha sonra sorulan bir sorunun sorulması hoşuma gitmediği için sonraki tüm röportajlarını okumaya çalışıyorum.
– Kendiniz için bir röportaj sorusu hazırlamanız gerekse, hangi soru bu seni en çok şaşırttı mı?
Bu soru beni şaşırttı. (gülüyor)
– Geleceğe ve hayata dair endişeleriniz var mı?
Ayrıca bakınız: Yahudilerin para kazanma hakkında söyleyemeyeceği 10 sır (yeniden üretildi)
Anın tadını çıkarmayı seven bir yapım var. Geçmiş geçmişte kaldı, gelecek gelecek mi bilmiyorum. Sadece şimdi var. zevk almama izin ver Kendi giyim tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
Etrafımdaki arkadaşlarımın hepsinin düzgün ve hoş olduğunu düşünüyorum. Kendimi yargılamayı sevmiyorum. Bu görevi gözlere emanet ediyorum. Senin kıyafetin beni giymemeli, ben kıyafeti giymeliyim. Önyargıyı sevmediğim için her sezon markaları yeniden değerlendiriyorum.Örneğin, Alexander Wang’ın tüm koleksiyonunu, Louis Vuitton’un kıyafet çeklerini yorumlamadaki ustalığını ve Giuseppe Zanotti’nin yaz sezonundaki ayakkabılarını beğendim.
-En çok hangi ülkelere ve hangi amaçla seyahat ediyorsunuz? sıklıkla? tatil vb…)
Yeni yerler keşfetmeyi seviyorum. Farklı yaşam tarzları görmek, hayatta farklı renk ve dokular denemek içimden geliyor.
–Etel Hanım, bugüne kadar kendinize yaptığınız en büyük yatırım neydi?
p >
Tüm yeniliklerden sonra çok okuyarak, çok gezerek, çok empati kurmaya çalışarak her anımı geliştirmeye çalışıyorum. Yapabileceğiniz en büyük yatırımın dil öğrenmek olduğunu düşünüyorum… Fransızca, İtalyanca ve İngilizceyi ana dilim gibi konuşmanın özellikle yurt dışında çok faydasını görüyorum.
– Dışarıdan bakıldığında çok mutlu bir hayat. Buzdağının görünmeyen tarafında sorun mu yaşıyorsunuz?
Sorunuza şöyle cevap vereyim. Kimisi bardağın dolu tarafını görür, kimisi boş. Benim için bardak her zaman dolu; çünkü yarısı suyla doluysa, diğer yarısı da havayla doludur.
-Kendinizi 10 yıl sonra nerede ve nasıl görüyorsunuz?
İnsanlar hayal eder ve planlar, hayat buna güler. Geleceği geleceğe bırakıyorum.
-Sizin için mutluluk nedir? Etel Baler’i ne mutlu eder?
Sabahın doğuşuyla, denizdeki yakasıyla, bir çocuk gülümsemesiyle…
Ayrıca bakınız: Üniversitelerde Rektör Danışmanı Sorunu! – Memurlar.Net
.
